Yeni Şafak

Güneyimizde bir PKK devleti mi kuruluyor?

01:0030/05/2024, Perşembe
G: 29/05/2024, Çarşamba
Süleyman Seyfi Öğün

Milliyetçilikler çok çeşitlidir. Bu çeşitlilik, milliyetçiliklere karşı milliyetçilikler olarak da anlaşılabilir. Eğer millet saf bir siyâsal-hukûkî varlık olarak tanınıyorsa buna etnik temelli başka milliyetçiliklerden itirazlar gelecektir. Burada siyâsal kıstaslarla kültürel kıstaslar çatışacaktır. I.Umûmî Harp evvelinde, Wilson prensipleri olarak hatırlanan ve çok dikkât çekici bir şekilde Lenin’den de destek bulan, milletlerin kendi kaderini belirleme hakkı tam da bu itirazları ihtiva etmektedir.


Milliyetçilikler çok çeşitlidir. Bu çeşitlilik, milliyetçiliklere karşı milliyetçilikler olarak da anlaşılabilir. Eğer millet saf bir siyâsal-hukûkî varlık olarak tanınıyorsa buna etnik temelli başka milliyetçiliklerden itirazlar gelecektir. Burada siyâsal kıstaslarla kültürel kıstaslar çatışacaktır.
I.Umûmî Harp evvelinde, Wilson prensipleri olarak hatırlanan ve çok dikkât çekici bir şekilde Lenin’den de destek bulan, milletlerin kendi kaderini belirleme hakkı tam da bu itirazları ihtiva etmektedir. II.Umûmî Harb’in akabinde inşâ edilen Yeni Dünyâ Düzeninde bu ilkeler reddedilmese de geriletilmiştir. Yeni düzende, temel olarak mevcut siyâsal sınırların korunması ilkesi kabûl edilmiştir. Ama etnik milliyetçiliklere de kapı kapatılmış değildir. Sanki melez bir anlayıştır bu. Merkezde siyâsî bir gövde korunmakta; ama etnik temelli milliyetçiliklere bu gövde içinde kompartımanlar açılmakta, federasyon tarzı çözümler teşvik edilmektedir. Bahsi geçen anlayış en başta Batı ile; yâni hem kuvvetli feodal köklere sâhip Avrupa siyâsal kültürü ve geleneğiyle olduğu kadar ABD’deki târihsel tecrübelerle de uyumludur. Sovyetler Birliği de benzer bir yapılanma olarak tezâhür etmişti.
Bu bakış, sistemik olduğu kadar kaotik sâhalar oluşturmakta işlev görmüştür. Bilhassa Ortadoğu’nun Arap Baharı üzerinden istikrarsızlaştırılmasında ikinci işlevin hayâta geçirilmiş olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bugün Libya, Sûriye ve Irak’da ortaya çıkan manzaralar tam da buna işâret etmektedir. Artık kimse kolay kolay bu devletlerin yeniden siyâsal coğrâfî bir birlik sağlayacağını iddia edecek durumda olamaz.
Bu kaotik durum iki şekilde aşılabilir. Bunlardan ilki tam bir ayrışmadır. Meselâ Libya’dan Batı ve Doğu Libya devletleri çıkar. Irak düşünüyorsa; buradan da en az üç devletin neşet edeceğini öngörebiliriz. Irak, kuzeyde, eğer aralarında anlaşabilirlerse Barzânî ve Talabânî kuvvetlerini içine alan bir Kürt Devleti, orta mıntıkalarda bir Sünnî Arap Devleti, güneyde ise Şiî devleti olarak üçe taksim edilebilecek olabilir. Sûriye’ye gelince de manzara farklı durmuyor. Kıyı şeridinde bir Esad rejimin hükmettiği bir Sûriye, kuzeyde ise belki de Irak’takine eklemlenerek büyütülmek istenecek bir PKK Devleti, aşağılarda ise kukla olmasına ihtimam gösterilecek bir Sünnî Arap Devleti kurulabilir. Tabiî bunlar sâdece birer taslaktır.
İkinci bir çözüm ise mevcût sınırların korunması ve yukarıda bahsi geçen parçaların, her birinin kuvvetli otonomilere sâhip olduğu federal bir yapıda bir araya getirilmesi olabilir. Irak’taki mevcut anayasa buna bir misâldir. Tıpkı bunun gibi Sûriye Federal Devleti, Libyâ Federal Devleti de inşâ edilebilir.

Bu iki çözümün nihâî bir çözüm olacağı elbette söylenemez. Her bir parçada, ona sığmayan başka unsurların da kalacağı ve bunların da daha sonraları parçalar arası kurulmuş bağları yeniden koparıp, birliği yeniden tartışma konusu hâline getireceğini öngörmek için kâhin olmaya hâcet yoktur. Balkanlarda bugünlerde yaşanan ve her an çok çatışmalara dönüşebilecek sıcak gelişmeler, Balkan barışının ne kadar devâm ettirilebile-ceğine dâir soruları sorduruyor.

Bu değerlendi-rmeleri yapmamın sebebi, Sûriye’de PYD/PKK’yı cesâretlendiren ABD katılımlı tatbikatlar ve tezgâhlanan mahallî seçimlerin Türkiye’de doğurduğu endişelerle alâkalıdır. Bu endişeler, Sûriye’de her an bir PKK Devleti’nin ilân edilebileceği merkezinde toplanıyor. Haziran ayında yapılacağı ilân edilen seçimlerin bunun fitilini ateşlediğini düşünen paniklemiş çevreler olduğunu müşâhade ediyoruz. Doğrusu ben bu kanaatte değilim. Sûriye’nin son derecede karmaşık hâl-i hazırı düşünüldüğünde çok yakın bir gelecekte bunun olabileceğini zannetmiyorum. ABD, Sûriye’de işlettiği ve adına kantonlaşma dedikleri Kürt/PKK siyâsetini peyderpey tahkim etmek derdinde. Rusya ve onun güdümündeki Esad ile anlaşmadan bu keskin adımı atabileceklerini düşünmüyorum. Henüz bunun bir belirtisi görülmüyor. Bunu Kuzey Irak’ta test ettiler ve kısa bir sonra bu hamleyi geri çektiler. Irak ve Sûriye’de mevcut durum düşünüldüğünde bağımsız Kürdistan için vaktin henüz çok erken olduğunu düşünüyorum. Tabiî ki bu gelişmelerin Türkiye’yi alarma geçirmek için yeterli olması ayrı bir bahistir. Nitekim son MGK Toplantısından yapılan açıklamalar Türkiye’nin meseleyi hassas bir şekilde tâkip ettiğini ortaya koyuyor. Hemen yarın değil; ama çok da uzak olmayan bir istikbâlde Sûriye için, ya ayrışmalar veyâ federal bir yapılanma üzerinden ABD ve Rusya’nın ortak bir karâra varacağını tahmin ediyorum.
ABD ve dolaylı olarak Rusya’nın önceliği PKK değil. Evvelemirde istedikleri İran’ı Lübnan, Sûriye ve Irak’tan uzaklaştırmak. Kolay bir iş değil bu. Lübnan’daki Hizbullah’ı kolayca söküp atabilecekler mi? Irak’ta derin bir şekilde yerleşmiş olan İran bir çırpıda püskürtülebilecek mi? Sûriye diğer ikisine göre nispeten kolay görünüyor. Bunu, her şeyden evvel çığrından çıkmış İsrâil’i yatıştırmak için istediklerini düşünüyorum. Artık İran-İsrâil denklemi işlemiyor. Yatıştırılmış bir İsrâil’i Esad ve Sûriye’deki kazanımlarını garanti etmek isteyen Rusya da isteyecektir. Sûriye’de son sözlerin söylenebilmesi için İran’ın oyunun dışına çıkarılması şart görünüyor. Türkiye’nin atacağı fiilî adımlar bu zaman aralığında; yâni nihâî çözümün konuşulacağı ana kadar bir mânâ ifâde edebilir. Eğer bu zaman aralığı doğru bir şekilde değerlendirilmezse her şey için çok geç olur. İran ve ona müzâhir paramiliter örgütlerden kurtarılmış bir İsrâil'in, Türkiye’nin de Ortadoğu’dan tardedilmesi için masada en kuvvetli bir şekilde ileri süreceği kartın Kürt kartı olacağı muhakkaktır.
#PKK
#ABD
#Süleyman Seyfi Öğün
Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

https://lh3.googleusercontent.com/a/AEdFTp4IL-48otuWGz4myWv4uAHMsfZpJqxYBup0MVwTKg=s96-c
temuramaudanoktavar

Sözde kürdistan ve israil işgal amaçlı kolonileşme ideolojisinden başka birşey değil. İkiside aynı şekilde uyduruk tarihi dayanaklar öne sürerek yerleştikleri ve çeşitli şekillerde demografik üstünlük kurdukları ülkelerin topraklarında hak iddia ediyorlar. Batı, geçen yüzyıllarda dünyanın bir çok bölgesinde koloniler kurmayı işgal, sömürü ve soykırım yöntemi olarak kullanandı. Halkların çoğunluk kazandıkları yerde kendi devletini kurmaya hakkı olduğu görüşünü sırf bu amaç için uydurdu. Ermeni Taşnak terör örgütü, Haganah terör örgütü ve PKK terör örgütü bölgenin öteki halklarını yıldırmak, kaçırmak ve demografik değişiklik yaratıp işgallerini meşrulaştırmak için varoldu. 50 sene sonra Avrupa'da Avrupalı olmayan halklar çoğunluk olduğunda yüzlerini görmek isterim doğrusu.

10 a önce
muzaffer.burdurlu13888

Hocama bu sefer katılmıyorum.

10 a önce
agokcul75

Batı'nın nihaî hedefi İslam dünyasında esaslı bir iç karışıklık (mümkünse bir mezhep savaşı, İran-Türkiye sıcak çatışması çıkarmaktır. Tıpkı 1979 Humeyni devriminden hemen sonra 1980-1988 arasında yaptıkları ve her 2 tarafa da silah satıp milyarlarca dolar kazandıkları Irak-İran savaşı gibi. Sadece roller değişti; artık Batının gözünde İran Irak oldu, Irak da Türkiye. Varın bir de böyle düşünün.

10 a önce
agokcul75

Hocam denklemi bu sefer hatalı kurmuşsunuz. İran bu bölgede Batı'nın hasmı değil hısmı gibidir. Lübnan'dan Hizbullah'ı, Suriye'den İran para militerlerini tardetmek.. bunları isteyen biri hiç daha 20 yıl kadar önce Irak'ı (Saddam'ı devirmek suretiyle) altın tepside Şiilere (yani İran'a) sunar mıydı, peşkeş çeker miydi?

10 a önce
YamanSalvo

O bir PKK devleti değil, Büyük Kürdistan federeasyonunun bir parçası. Bu parçalar, aşama aşama kurulup(Tukiye Kürdistan'ı dahil) devamında İsrail'e entegre edilip. İsrail'in daha büyük bir nüfus ve jeopolitik güç olması sağlanacak. Yani kuruluan gelecekteki israilin bir parçası. Bu aynı zamanda savaşacak olan İsrail'in kabuk devleti böylece Prima vatandaslar yani Orijini İsrailli olanlarda savaşlarda ölmeyecek ve iç kamuoyunda sıkıntı olmayacak. İsrail silahlı kuvvetleri hem savaşçılar hem toprak hem nüfus elde ederek Büyük İsrail ideasina böyle böyle ulaşacak. Mesele PKK meselesi değil zaten onun 10 sene sonra adida başka bişey olacak, bu ayak oyunlarının hepsi devletcikler birleşmesi esnasında lav edilecek ve düzenli orduya geçilecek.

10 a önce
Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.